İstanbul'un Tarihi Ruhunun Kalbi
Canlı pazarlar, etkileyici mimari ve bu ikonik bölgenin zengin lezzetlerini deneyimleyin.
Boğazdan sonra Marmara Denizi başlar. Marmara kelimesi Rumca “mermer” anlamına gelir. Antik çağlardan beri adadan çıkarılan Marmara Mermeri; adaya, denize ve bölgeye ismini vermiş. Burada Avrupa Yakası’nda istanbul'un meşhur deniz surlarını görüyoruz. Bu surlar geçmişte yaklaşık 20 kilometre uzunluğundaydı. Kara surları ise Zeytinburnu’ndan başlayıp Ayvansaray’a kadar uzanıyorlar. Kara surları deniz surlarına göre daha güçlü yapılmış. Çünkü deniz surlarında kullandıkları Rum Ateşi ‘Greek Fire’ adlı savunma karşısında o dönemin ahşap olan gemileri pek dayanamıyormuş. Karadan gelen saldırılar içinse daha fazla önlem alınmış.
İstanbul'un üçüncü tepesini süsleyen Süleymaniye, Mimar Sinan’ın “kalfalık eserim” dediği bir mimari harika. Bu muazzam eser, kilometrelerce uzaktan bile görülebilen bir ihtişama sahip. Süleymaniye'nin yapımına, Kanuni Sultan Süleyman'ın tahta çıkışının otuzuncu yıldönümünü kutlaması için yapılmıştır. Büyük açılış gününde, camiden çok etkilenen padişahın eseri açma onurunu mimara verdiği söylenir. Cami, tarihi olayları sembollerle ifade eden detaylarıyla dikkat çeker. Dört minaresi, İstanbul'un fethinden sonra tahta geçen dördüncü padişah olan Kanuni Sultan Süleyman'ı simgeler. Ayrıca, on şerefesiyle kuruluştan bu yana tahta geçen onuncu sultan oluşuna gönderme yapar.
Tepede gördüğünüz kule ise, İstanbul Üniversitesi bahçesinde konumlanmış olan Beyazıt Yangın Kulesi. Balyan Ailesi tarafından tasarlanmış. Osmanlıda ahşap evlerin yaygın olduğu bir dönemde, yangınlar çok sık olurmuş. Beyazıt Yangın Kulesi, bu yangınlara karşı önlem almak ve erken uyarı sağlamak amacıyla inşa edilmiş.
Mısır Çarşısı, Yeni Camii'nin arkasında yer alıyor. Osmanlı Dönemi'nde, 1597 yılında Safiye Sultan'ın talebi üzerine başlayan bu mimari şaheser, uzun bir inşaat sürecinden geçmiş. Kahire'den toplanan vergilerle finanse edilen çarşı, zaman içinde "Mısır Çarşısı" adını alarak meşhur olmuş. Çarşının koridorlarını keşfederken baharat kokuları eşliğinde zamanda bir yolculuğa çıkıyorsunuz.
Ayasofya, Bizans İmparatoru 1. Justinianus döneminde inşa edilmeye başlandı. 532-537 yılları arasında 10 bin işçi ve 100 ustanın yapımında çalıştığı kilise, dönemin iki en önemli mimarı, Trallesli (bugünkü Aydın) matematikçi ve fizikçi Anthemios ile Miletli mimar İsidoros tarafından tasarlanmış.Ayasofya’nın adı “kutsal bilgelik” anlamına geliyor. Bu terim, Ortodoks Hristiyanlık'ta Tanrı'nın üç özelliğinden biri olan "kutsal bilgelik" kavramını simgeler. 1000 yıl boyunca dünyanın en büyük katedrali ünvanını elinde tuttu. Ayasofya, başlangıçta bir bazilika olarak inşa edilmiş, günümüzde ise 4 minareye sahip bir camii olarak hizmet veriyor.
Bu özel yapının günümüze ulaşabilmesinde, Mimar Sinan’ın 1573 yılında ilave ettiği güçlendirilmiş devasa payandaların etkisi büyük. Ayasofya, dünya çapında önemli bir simge olarak kabul ediliyor.
Aya İrini, Doğu Roma İmparatorluğu döneminde, Ayasofya’dan sonra İstanbul'un ikinci büyük kilisesi. "Kutsal Barış" anlamına gelen Aya İrini, kırmızı tuğla görünümlü ve geniş bir kubbeye sahip. Topkapı Sarayı inşa edilirken Ayasofya ve Aya İrini arasından geçen dış duvarlar nedeniyle sarayın sınırları içinde kalan kilise, İstanbul'un fethinden sonra camiye dönüştürülmediği için Osmanlı döneminde hem içinde hem de dışında çok az değişiklik yapılmış. Günümüzde zaman zaman konserlere ev sahipliği yapan Aya İrini, bugün benzersiz bir örnek olarak kabul ediliyor.
Sultanahmet Meydanı’nda Ayasofya Camii’nin tam karşısında başka bir özel yapı bulunuyor. Osmanlı Padişahı 1. Ahmed tarafından İstanbul'un Tarihi Yarımadası’nda, Mimar Sedefkâr Mehmed Ağa'ya yaptırılmış bu 6 minareli cami; mavi, yeşil ve beyaz İznik çinileriyle ünlü. Bu özellikleri nedeniyle Avrupalılar tarafından "Mavi Camii (Blue Mosque)" olarak anılıyor.
Avrupa Yakası’na baktığımızda Boğaz’ın tam girişinde Sarayburnu karşılar bizi. İstanbul’un fethinden Dolmabahçe Sarayı yapılana kadar Osmanlı padişahlarına ev sahipliği yapan Topkapı Sarayı’nın Adalet Kulesi ilk göze çarpan yapılardan biri. Hemen deniz kenarında, Türkiye’de bir açık alana dikilen ilk Atatürk heykelini de görebilirsiniz. Heykelin bulunduğu yer Atatürk’ün naaşının Yavuz Zırhlısı’na konup İzmit üzerinden trenle son yolculuğuna uğurlandığı nokta.
Hemen ileri de zarif haliyle Sepetçiler Kasrı’nı göreceksiniz. Sultanların Boğaz ya da Haliç’e giderken saltanat kayıklarına bindikleri yer olarak da bilinen Sepetçiler Kasrı’nın mevcut hali 1643’te Sultan 1. İbrahim tarafından yaptırılmış.
Kasrın arkasında göreceğiniz yeşil alan ise 100 bin metre karelik alanıyla Gülhane Parkı. Şehrin nefes alma duraklarından biri olan park, 13. Yüzyılda Konstantinopolis Üniversitesi’ne de ev sahipliği yapmış.
Eminönü ve Sirkeci, burada bulunan liman ve sonradan eklenen tren istasyonuyla İstanbul'un tarihi ve ticari merkezlerinden biri olmuş. İstanbul'un en eski semtlerinden biri olan Eminönü, Bizans ve Osmanlı dönemlerinden kalma birçok tarihi yapıya ev sahipliği yapıyor. Burada bulunan çarşılar, dünyanın en eski ve en büyük çarşıları arasında yer alıyor. Özellikle 1. Ulusal Mimari tarzındaki hanlar görülmeye değer. Hemen sahilde bütün heybetine rağmen zarif bir şekilde duran Yeni Cami, bina kalabalığının içinde harika görüntüleriyle dikkati çeken Büyük Postane binası ve İstanbul Erkek Lisesi bölgede görülmesi gereken noktalar.
Şehri Keşfedin
Popüler Noktalara Ulaşım İçin Transfer Tekneleri!
Yanıtlandı