Rotanızı önceden belirleyerek, rotanıza en uygun tekneleri bulabilir ve tatilinizin toplam bütçesini şeffaf bir şekilde görüntüleyebilirsiniz!








Rumeli Hisarı'nın bulunduğu bölge, Boğaz'ın en dar noktalarından biridir, Asya ile Avrupa arasındaki mesafe burada yaklaşık 800 metreye düşer. Osmanlı İmparatorluğu, bu stratejik konumu değerlendirmek adına bu bölgeye iki hisar inşa etmiştir: Biri Yıldırım Bayezid tarafından inşa edilen Anadolu Hisarı diğeri ise torunu Fatih Sultan Mehmed’in yaptırdığı Rumeli Hisarı.
13 burçtan oluşan bu hisar, İstanbul’un fethedilmesinde yapılan en stratejik yapılardan biri. Mimar Müslihiddin hisarın mimarı olmasına rağmen padişah inşaatın her aşamasıyla yakından ilgilenmiş ve denizden bakıldığında sağ bölümün sorumluluğunu Saruca Paşa’ya, sol bölümü Zağanos Paşa’ya vermiş. Kıyıdaki kuleyi Halil Paşa’nın denetimine verirken deniz tarafındaki bölüme bizzat kendisi nezaret etmiş. Kuleler yapımlarını denetleyen paşaların adlarını taşıyor.


Boğaz’ın en güzel noktalarından birinde konumlanmış kuleli kırmızı tuğladan yapılmış bu köşk, Mısır Hıdivi Abbas Hilmi Paşa’nın Başyaveri Mısırlı Yusuf Ziya Paşa tarafından yaptırılmaya başlanmış ancak 1. Dünya Savaşı patlayınca inşaat durmuş. Yusuf Ziya Paşa ikinci eşi Nebiye Hanım ve Nebiye Hanım’ın ilk eşinden olan üç kızı ile birlikte, vefat ettiği tarih olan 1926 yılına kadar köşkte yaşmış. Yarım kalan inşaat nedeniyle halk arasında “Perili Köşk” olarak bilinen yapı, günümüzde Borusan Holding’e ev sahipliği yapıyor. Çok doğru bir kararla 2011 yılından itibaren binayı, hafta sonları Borusan Contemporary adıyla müze olarak açtılar. Sergilenen eserler de manzara da harika.
Kırmızı-beyaz çizgili ön cephesiyle dikkat çeken Hacı Kemalettin Camii, aslında mescit olarak yapılmış. Sonrasında Sultan 1. Mahmut tarafından camiye dönüştürülmüş.
Dışı sıvasız, muntazam taş-tuğla karışımı duvarlara sahip Ali Pertek Camii, zamanın ileri gelenleri ve zenginleri, semtte bulunan diğer camilerden daha çok bu camiye geldiklerinden dolayı halk arasında “Beyler Camii" olarak da bilinir.
Rumeli Hisarı bölgesinde yoğun olan Ermeni nüfusun halen aktif olan ibadet yerlerinden biri de Surp Santuht Kilisesi. Kilise binası ilk yapıldığı dönemde ahşap bir mimariye sahipmiş. Bu yapı kemerli pencereleri ve çan kulesiyle dikkat çekiyor.
Köprünün hemen altında yer alan zarif, taş yalı Alexandre Valluary tarafından Zeki Paşa için 20. yüzyılın başlarında tasarlanmış. Zeki Paşa, 2. Abdülhamid’in sadık adamlarından biriymiş ve 17 yıl süreyle Tophane Müşirliği yapmış. Yalı daha sonra el değiştirip son Osmanlı padişahı Sultan Vahdeddin’in kızı Sabiha Sultan ile damadı Ömer Faruk Efendi’nin mülkiyetine geçmiş. Son Halife Abdülmecid Efendi’nin oğlu olan Ömer Faruk Efendi’nin büyük kızı Neslişah Sultan bu yalıda doğmuş. Ömer Faruk Efendi ve ailesi hanedan sürgüne gidene kadar bu yalıda yaşamış. Boğaz’daki nadir taş yalılardan olan dört katlı binanın yirmiden fazla odası var. Bir dönem bu yalıda, Boris Johnson’ın dedesi olan Ali Kemal’de yaşamış. Rekor fiyatla satışa çıkan yalı, dünyanın en pahalı evlerinden bir tanesi.
Neoklasik tarzda yapılan Mediha Sultan Sarayı, açık pembe renkli kesme taş blok yapısıyla dikkat çekiyor. Bugün Metin Sabancı Baltalimanı Kemik Hastalıkları Hastanesi olarak kullanılan saray, 19. Yüzyıl ortalarında Mimar Sarkis Balyan tarafından Mustafa Reşid Paşa için tasarlanmış. Sultan Abdülmecid zamanında tam altı kez sadrazamlığa getirilen ve Tanzimat Fermanı’nın öncüsü olan Mustafa Reşid Paşa’nın oğlu Galip, Abdülmecid’in kızı Fatma Sultan’la evlenince bu sarayda yaşamışlar. Sonra Abdülmecid’in diğer kızı Mediha Sultan, Damat Ferit Paşa ile evlenmiş ve çift sarayın yeni sahibi olunca paşanın eşinin adı binaya verilmiş. 1838 yılında İngilizler ve Osmanlılar arasındaki Baltalimanı Antlaşması burada imzalanmış ve iki ülke arasındaki ticari kısıtlamaların bir kısmı ortadan kaldırılmış.
Baltalimanı adını ise, Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul’u kuşatırken kullandığı gemileri yapan Kaptan-ı Derya Baltaoğlu Süleyman Bey’den almış. Kaptan-ı Derya’ya “Balta” lakabı, bu gemileri yapmak için çok sayıda ağaç kesmek zorunda kalmasından ötürü verilmiş.
Boğaz’ın en keyifli köşelerinden biridir. Boyacıköy 18. yüzyılda Sultan 3. Selim boyama sanatının geliştirilmesi ve ihtiyaç duyulan feslerin yapılması amacıyla Kırklareli’den İstanbul’a getirttiği aileleri Emirgan ve Baltalimanı arasına yerleştirmiş. Boğaz’ın en güzel köylerinden birinin adı o gün bugün Boyacıköy.Sokaklarında gizlenmiş ahşap evleri ve Osmanlı sivil mimarisinin güzel örnekleri ile Boyacıköy’ün sırtlarında Muhayyeş Korusu yer alır. Koruya ismini veren Misbah Muhayyeş, Beyrut’tan İstanbul’a gelip yerleşmiş ve Pera Palas Oteli satın almıştır.
Emirgan Meydanı’ndan önce daha çok bir evi andıran Hamid-i Evvel Camisi’ni göreceksiniz. 1782 senesinde Sultan I. Abdülhamid tarafından yaptırılan caminin hemen yanındaki meydandaki çeşmeyi de eşi de inşa ettirmiş. 2009’da güzel bir restorasyon geçiren caminin yanında bir de Hünkâr Kasrı var. Caminin yanında 18. yüzyıl eseri, zarif bir yapı olan Şerifler Yalısı bulunuyor. Yalı muhtemelen 17. yüzyılda Emir Güne Han’ın Divanhanesi yerine inşa edilmiş.
1945’teki istimlak sırasında Harem kısmı yıkılmış, sahille bağlantısı kesilmiş. Boğaz’ın Avrupa yakasındaki bu en eski yalı bir zamanlar Mekke Şerifi (Mekke ve Medine’nin yöneticisi) Hüseyin’e aitti. Şerif Arapları Osmanlı İmparatorluğu’na karşı ayaklandırması karşılığında İngilizlerden kendi krallığını tanımasını istedi. Arabistanlı Lawrence ile işbirliği yaparak Haziran 1916’da Osmanlı Devleti’ne karşı ayaklandı. Oğullarından Abdullah 1921’de Ürdün Emiri, diğer oğlu Faysal da Irak Kralı oldu. Türkiye‘de halifeliğin 1924’te kaldırılması üzerine Şerif Hüseyin kendisini halife ilan etti! 1930’a kadar Kıbrıs’ta sürgünde yaşadı. Bina şu anda Tarihi Kentler Birliği ve ÇEKÜL Vakfı tarafından kullanılıyor
Emirgan’ın ismi İranlı bir asilzade olan Emir Güne Han’dan geliyor. Emir Güne 1635’teki Revan Seferi sırasında kalesini Sultan 4. Murad’a savaşmadan teslim etmiş. Sultan tarafından İstanbul’a getirilmiş ve Yusuf Paşa adını almış. Sultan, Yusuf Paşa’ya o zamana kadar Feridun Bey Bahçeleri diye anılan 500.000 metrekarelik yeri, günümüzün Emirgan Korusu’nu vermiş. Aynı dönemde yaşayan Evliya Çelebi’nin şiirsel bir dille tasvir ettiği koruda bu iki yakın arkadaş çok uzun bir süre keyifli muhabbetler etmişler. 4. Murad’ın ölümünden sonra başa geçen Padişah İbrahim, Yusuf Paşa’yı idam ettirmiş. 19. yüzyılda Sultan Abdülaziz koruyu Mısır Hıdivi İsmail Paşa’ya vermiş. İsmail Paşa sahile muhteşem bir yalı yaptırdıktan sonra koruya da Sarı, Beyaz ve Pembe köşkleri inşa ettirmiş. Mısır’ı yönetirken büyük borçlar yapan İsmail Paşa, 1879’da Fransız ve İngilizlerin baskısıyla alaşağı edilmiş ve hayatının son günlerini Emirgan’da geçirmiş.
1943’ten beri İstanbul Belediyesi bünyesinde halka açık bir park olarak kullanılıyor. Koru, özellikle bahar aylarında, Lale Festivali zamanında en renkli günlerini geçiriyor.
2002’den beri şehrin sanat hayatında özel bir yere sahip olan Sakıp Sabancı Müzesi, girişinde yer alan at heykelinden dolayı “Atlı Köşk” olarak da bilinen görkemli bir binada bulunuyor. 19. yüzyılda Sultan Abdülmecid tarafından Hıdiv Mehmed Ali Paşa’ya verilen arazideki köşk, daha sonraları yine bir Mısırlı prens tarafından satın alınmış ve onarılarak bugünkü haline getirilmiş. 1951 yılında Hacı Ömer Sabancı tarafından satın alınmış. Hacı Ömer Sabancı’nın vefatıyla oğlu Sakıp Sabancı köşke taşınmış ve burası Türkiye’nin en önemli sanayicilerinden biri olan aileye 1998 yılına kadar ev sahipliği yapmış. Zengin bir hat ve resim koleksiyonu bulunan müzede Rembrandt, Rodin, Dali ve Picasso gibi büyük isimlerin yanı sıra çağdaş sanatçıların sergilerine sıkça yer veriliyor.

Şehri Keşfedin
Popüler Noktalara Ulaşım İçin Transfer Tekneleri!
Yanıtlandı